Söyleşilerim

www.medyahabertr.com'da yayınlanan söyleşimi aşağıdan okuyabilirsiniz.

_____________________

DUYGU  DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ

Duygu Songül Kahraman alışılmışın dışında bir yazar. Öyle ki röportajımızda alışılmışın dışında gelişti. Çünkü Duygu Songül Kahraman bir derya. O yüzden sorularımızı peş peşe sorduk ki araya girip akıcılığı bozmayalım. İstedik ki  kendi deyimiyle “Duygu yüreğinin misafirleri” Duygu’yu tanısınlar. Sıradışı yazarda kendilerini bulacakları bir yönleri mutlaka olacaktır. Çünkü biz daha kitabı okumadan Duygu dünyasında bir çok yönümüzü keşfettik. Elinize, yüreğinize sağlık Duygu Songül Kahraman. “Kitap Kaçtı Yüreğime” isimli kitabınızı dört gözle bekliyoruz.


 -Sizin yazarlıkta ilk deneyiminiz. Yazar olma fikri nasıl oluştu?  Kitabınız çıktığında ne hissettiniz? Bir yazarın anlatmak istediği mesajlar nelerdir? Hayata yazar olarak nasıl bir bakış açınız var?

Ben Duygu. 20 mayıs Çankırı doğumluyum. Kendimi bildim bileli yazmaktan hoşlanır, keyif alırım. Ama hayatımda şiir yazmama vesile olan milat olarak düşündüğüm bir olay olmuştur ve ben ondan sonra şiir ve söz yazmaya, yazı yazmanın dışında başladım. İki mısra yazıp da kendini şair ilan edip hadi olmadı bir de kitap çıkaranların inadına ben Şair değilim. Kendime şairim kendime yazarım diyorum.

Hayat gerçekten çok garip. Sadece istemek ve deneyimlemek gerekiyor. Seçiyorsun, hayatımızdaki seçimler bize ait ve karşına kendiliğinden fırsatlar çıkıyor. Ben tabiki yazar ya da asla şair değilim, yıllardır karalarım. Yazmak benim için tedavi olma biçimi, bir çeşit deşarj olma biçimi. Çocukluğumda küçük hikayeler yazardım. En çok ta kompozisyon ödevlerine bayılırdım. Çünkü kendimi ifade etmem ve yazmak için bir nedenim olmuş olurdu. Sanırım 7. sınıftı. Türkçe öğretmenimiz bizden hikaye yazmamızı istedi. Çok mutlu oldum. Ertesi güne daha vakti bile gelmeden hazırdı hikayem. Hoca çok şaşırdı, bir yerlerden esinlenip esinlemediğimi sordu. Kendim yazdım dedim ve bunu değerlendirmem gerektiğini söyledi.

Kitabım ilk çıktığında maalesef ben hastanedeydim ve tabi ki sevinemedim bile. Neler olduğunu bilmiyordum, inanamadım ve halada inanamıyorum. Bir yerlerde kısa da olsa gerçek hayatımdan olan iki hikayemin yayınlanmış olmasına. Şu an yazmakta olduğum bir romanım var; kendi hayatımdan alıntılar ve tabi ki kurgu. Kurgu olmadan maalesef eksik kalıyor kitap. 2.romanımın fikri birden bire iki gün önce cıktı inanamadım. Bir kere niyetlenmeye gör, evren yardım ediyor. Bir dost gönül ile sohbet ederken doğuda öğretmenlik yaptığını öğrendim. O anlatırken oradan iyi kitap çıkar dedim. Yazsana dedi ve gönüllü olarak anlatmayı kabul etti. Şimdiden 2 romanımın konusu belli. Maalesef şiir kitabı satılmadığı için binlerce şiirim, sözlerim ve hikayelerim (kısa kısa kendi hayatımdan ve toplum sorunlarına kısa bakış atış ) olmasına rağmen maalesef ilk kitabımın roman olmasına karar verdim.

Kitap yazma fikri kitap yarışmaları yaptıktan sonraki ilk 1 ay içinde oluştu. Tabi ki ben ayrım yapmadan sonucu okura bırakarak yarışmaları düzenliyorum. Bana hediye etmek isteyen yazar ve şairlerimiz arasından gelen bazı kitaplar cidden çok sıradan. Misyonu yok şiirlerin ya da romansa kurgunun ya da yazılan hikayenin. Yazılımlarımda hep buna dikkat ediyorum. Okurlara ne katıyor o yazım ya da şiirlerim, sözlerim. Bu benim için çok önemli. Baktım ki her önüne gelen parayı bastıran kitap yapıyor ve herkes kendine şairim ve yazarım diyor. Dedim ki sende yapabilirsin. Konu hazır kalem elinde şiir, söz , hikaye zaten yazıyorsun niçin roman olmasın. Zaten gerçek şair ve yazarlarımızdan ben duymadım oldum kelimesini. Ego olmamalı kalem elinde olan kişilerin. Ego olursa küçültür birilerini ve amacını aşar.

 BENİM İÇİN YAZMAK SESSİZ BİR ÇIĞLIK

Neden yazıyorum sorusuna gelecek olursak; Benim için yazmak sessiz bir çığlıktır aslında, yaşayamadığım da yazarım, hayal eder empati kurar yazarım, üzülünce, sevinince yazarım. Birini mutlu etmek istediğimde yazarım. Yani amaçsızca yazarım. Yazarken düzeni sevmiyorum, yani kafiyeli olacakmış, yok imla hatası olmayacakmış. Bütün yazdıklarım anlıktır. Sonradan gözüme çarpan hatalarımı düzeltmeye çalışırım, hepsi o kadar. Yani biri beni beğensin ya da birine yaranıyım, birinin gözüne çarpsın bilmem ne gibi basit nedenlerden asla kalemimi, vaktimi harcamam.

 YAZMAKTAKİ AMACIM YAZARAK BİRÇOK YANLIŞIN DÜZELECEĞİNE İNANMAMDAN DOLAYIDIR
 
Yazmaktaki amacım; yazarak birçok yanlışın düzeleceğine inanmamdan dolayıdır. Eğer gerçekten misyon edinerek yazarsa bir yazar, gerçek okuyucunun içine akarsınız. Bilemezsiniz kimin neye ihtiyacı olduğunu. Belki de anlatamadığı bir sorusunun cevabını sizden duymuş olacak. Sizi tanımadan sevecek ve bütünleşeceksiniz. Yazmak öyle bir şey ki, düşünebiliyor musunuz birçok tanımadığınız insana içini akıtıyorsunuz ve onlarda size bir şekilde tepki veriyor. Eğer yazdıklarınız sevgiye dairse ve umut kokuyorsa gerçekten kocaman bir sevgi yumağı oluşuyor. Hele ki aynı kaderi yaşayan biriyse istemeden dost, kardeş hatta akraba oluyorsunuz. Hayatımızda hepimiz üzüntüler yaşadık, ağladık, haksızlığa uğradık. Önemli olan bunları kağıda dökebilmek ve yaşayan belki de binlerce kişiye umut olabilmek. Belki siz yazarak atlattınız ama karşı taraf sadece okuyor yazamıyor ve sizin yazdıklarınız ile hayata bağlanacaktır belki de. Yazmak heyecan veriyor, sorumluluk aşılıyor. Eskiden kendime yazıyordum oysa şimdi misyonum olan bir çok okuyucum olacak. Bu çok heyecan verici ve o yazdıklarım artık benim olmayacak.

Bazen ben istemeden taşıyorlar. Bazen kızıyorum yüreklere, bazen aşık oluyorum milletin ilişkisine, yaşayışına. İşte o zaman kurgu hoş gelmiş oluyor. Hayalim coşuyor kalemimden akıyorlar ister istemez. Tıpkı bir terapi gibi yazmak benim için. Yazmayı tamamladıktan sonra cidden rahatlıyorum. Sonra diyorumki kendime git bir çay demle, ya da bir neskafe.

SİZLER DE HOŞGELDİNİZ SEVGİ VE HUZUR

İllaki içecek birileri bulunur. illaki yürek aynı anda çarpar bir yerlerde. Sizlerde belki benim yazdığım hikayelerimi okurken kendinizi sorgulayacak ve kendinizi bulacaksınız. Beni tanımasanız da belki uzaktan bile olsa birleşecek yürekler ve yalnız olmadığınızı anlayacaksınız. O halde hoş geldiniz. Duygu dünyasına başlıyorum hazır mısınız? Sizler de hoş geldiniz sevgi ve huzur. Lütfen buyrun dostlarım, sizler de hoş geldiniz umut dünyama. Belki bir yerler de birbirimize bir şeyler öğretmek adına aynı anda coşacak kalplerimiz. Aşk ile sevgi ile kalemlerin coşması ve dünyanın sevgi kokması dileğiyle.

Duygularımın yalnızlığa karıştığında ve hüzün yüreğime çöktüğünde kalemime sığınırım. Kalemimden taşan nağmelere bazen başkasının gözüyle bakarım ve şaşırırım bunu gerçekten ben mi yazdım diye. Sizler de kalemimden taşan duygularımın bulaştığı, coştuğu anlara tanıklık yapmak ister miydiniz? O halde gönlüme misafirsiniz. Hepiniz hoş geldiniz…

Babama ithaf ettiğim bir şiirimi sizlerle paylaşmak isterim. Birçok karalamam mevcut ama bu şiirin yeri bende ayrıdır. Bunu yazdıktan sonra diğerleri hepsi önemini yitirdi. Dakikalar, anılar boşlukta kaldı adeta. Hiç bu kadar yazarken ağladığımı hatırlamıyorum.



KASIM YAPRAKLARI!!!
Kasım yaprakları dökülüyor üzerine, üşüyordun,
Çok mu gitmek istiyordun? O kadar mı bizden bıkkınlık,
Seni seviyorduk!!! Seni seviyordum…
Son Veda’yı hatırlıyorum, son kaşını kaldırışını, elinin sıcaklığını,
Sen gidiyordun ben durduramıyordum…
Son defa el salladım yüreğine,
Ah konuşabilseydin ellerini tuttuğumda kıpırdayan dudaklarınla,
Kim bilir kim bilir neler söyleyecektin…
Beni mi bekledin baba gitmek için söyle,
Bu kadar değersiz miydi söylediklerim,
Ardında ağlayan kaç kalp bıraktın, kaç gözyaşı, kaç sevgi yumağı,
Oysa ne kadar da emindim beni dinleyeceğinden,
Hatırla sana söylediklerimi,
Seni seviyordum, seviyorduk,
Hangimiz birbirimizden vazgeçtik,
Yarın da geleceğim dedim, yarına sürpriz yap,
Tam sürpriz yaptın baba elimi bırakarak,
Bir kez olsun açmadın deniz mavisi gözlerini,
Çok mu bıktın bizden neyin intikamıydı gitmen,
Şimdi bir kez daha anladım ilk defa bir erkek tarafından terk edildim,
Benim hayatımda ki en değerli erkek sendin baba,
Bütün kaprislerine rağmen yüreğindi sende gittin,
Büyük bir boşluk senden kalan, cansız somurtan bedenin,
Issız dağlardaki komşu barındırmayan sonsuz cennetin,
Artık gerçekten yoksun…
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN

Bence GERÇEK ŞAİR, YAZAR duygusal,mert,dürüst,insan ve hayvan sevgisi olan,merhametli,herkese yardımcı olan, alçak gönüllü,sözünün eri olabilmeli. Yani imla hataları olmayabilir ve bir şeyler de gerçekten anlatıyorsunuzdur ama duygu yoksa asla kabul etmem o yazılım şeklini. Bana göre yazılan her şey karşı tarafa bir şey katmalı doğru mesajlar vermeli ve kesinlikle şahısa yönelik olmamalı ve bir milleti küçültmemeli aksine yüceltmeli..
Beni en güzel ifade eden cümleler arasında “Hayatı seviyorum çünkü için de ben varım” ve “Hayatta kalmak ayakta kalmaktan daha kolaydır.

“BENİ EN GÜZEL İFADE EDEN SÖZ “SANIRIM AYAKTA KALMAK HAYATTA KALMAKTAN DAHA ZORMUŞ” 
ve  “HAYATI SEVİYORUM ÇÜNKÜ İCİNDE BEN VARIM”
TÜM CANLILARI YARADANDAN DOLAYI SEVİYORUM.DOSTLUK ,ARKDAŞLIK BENİM İÇİN ÇOK ONEMLİ AMA,ASLA HAYALI KIRIKLIĞI KİMSE BANA YAŞATMAMALI BANA ÇÜNKÜ BİTTİĞİN DE ASLA ÇOK SEVSEM DE GERİYE DÖNMEM.SAYGI OLMAZSA OLMAZLARIM ARASINDADIR..SAYGI OLMAYAN YERDE HİÇBİR ŞEYİN OLACAĞINA ASLA İNANMIYORUM. KURALCI,OTORİTER,PRENSİP SAHİBİ BİRİYİMDİR.

Arkadaşlık,dostluk benim için çok önemli ama bunu iyi niyetimi kullanan kim olursa kafam da biter. Hislerim kuvvetlidir bana yapılan yanlış ve yalanı asla affetmem. Bana göre ihanetin rengi kokusu yoktur. Kinci biri değilimdir ama haddini hak ettikleri gibi bildirmeyi severim. Selam verirken cinsiyetlerine değil karakterlerine bakarım. Beni de bayan olarak değil insan olarak değerlendirilmek isterim. Kendimi kısaca tanımlamam gerekirse; duygusal, kırılgan,tüm canlıları YARADANDAN dolayı seven hak eden herkese yardımcı olan ama bunu sömürülürse ve duygu sömürüsüyle bana gelinirse kendini geri çeken kafamda bir şey bittiyse asla geri dönmeyen biriyim. Benim için saygı çok önemli, yani saygı olmayan bir yerde hiç bir şeyin olacağına inanmıyorum ben. Beni kimse sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorundalar. Erkek olmak demek her yerde sizin hakimiyet süreceğiniz ve çok normal bir şey miş gibi küfür edebileceğiniz demek değil. Bana sen kendini ne sanıyorsun diyenlere şu cevabı veriyorum. Ben ailesini,vatanını tüm canlıları (özellikle kediler lütfen çöp kenarlarına yiyecek ve su bırakalım bahçeli evimizde sayamayacağımız kadar çok kedimiz mevcut) seven,medeni,cinsiyet ve ırk ayrımı yapmayan kişileri sadece karakterleriyle göre değerlendiren,kimsenin bir şeyini çalmayan,maneviyatı kuvvetli ALLAHTAN çok korkan,arkadaş canlısı,ve herkese yardım etmeye çalışan ve saatlerce sorun dinleyip çözümler arayan kendi halinde sıradan biriyim.Ama sizler gibi kul hakkı almak,kırmak,dökmek yerine ben aksine yapıcı, kul hakkı almaktan korkan biriyim. Bana göre birine verebileceğim en büyük ceza karşı tarafı bensiz bırakmak ve sessiz kalıp çekip gitmek. Çünkü ben çok değerli bir insanım aptal gibi görünebilirim bazen aptal gibi davranmak hoşuma gidiyor ama asla aptal olmadım olmam o yüzden kimse saçmalamasın. Bu gune kadar ben kimseyi kaybetmedim bana göre karşı taraf beni kaybetti. Ukalalık olarak algılanmasın ama kendimi çok seviyorum ve kendimle son derece barışığım çünkü kendini sevmeyen ,saymayan başkasını da sevemez, sayamaz.

Sevenlerim ve en önemlisi düzgün biri olduğum için ALLAHÜ TEALA tarafından korunuyorum.Polemikten hoşlanmıyorum bana gereksiz ve vakit kaybı geliyor ve bana göre sorunlar iki kişi arasında özelde çözülmeli 3.şahıs asla burnunu sokmamalı.geleneklerine bağlı bir insanımdır bu yüzden kimse benden saçma istekler isteyip sonra da buna uymam beklenmesin.



SEVGİM,DOSTLUĞUM YÜCEDİR BAŞIMIN ÜSTÜNE ÇIKARACAK KADAR;NEFRETİM,DÜŞMANLIĞIM KESKİN YERİN DİBİNE BATIRACAK KADAR.

Bana göre güzellik karakter,hem manevi ruh temizliği hem de vucüt temizliği bakım,belli bir kültürün oluşması hayattan ne istediğini bilmektir.

Eleştiriye açık bir insanım ama tenkite hayır diyorum. Bana göre eleştiri insana bir şey katmalı, insandan bir şey götürmemeli.

Hayata dair dileğim ise toplum olarak çok okumuyoruz. Kitap yarışmaları düzenlediğimden beri insanları daha iyi tanımaya başladım. Birçok kişi ile tanıştım. Gerek üyelerim olsun gerek yazar ve şairlerimiz. Gerçek insan kavramını daha iyi anladım. Artık nazarımda kötü insan yok, hatalı insan var. Hepimiz hatalıyız. Kime göre iyi insanız? Bunların cevabı önemli. Kimseyi belki de eleştirmeye hakkımız yok. Aynı yollardan yürümedik. İnşallah ileriki yazılımlarımda bunları ele alacağım. Önyargı kavramı umarım çürütülür ve hayata daha empati yaparak yaklaşırız. Kitap okumayan insan kurumuş çöle benzer.Herkes yazamaz ama herkes okuyabilir. Geleceğimizin ışık, sevgi, aşk kokması dileğiyle. Hepinizi Yaradandan dolayı seviyorum.

Bana bu fırsatı veren ilk başta Mahmut Kayacan a ve Medya Habere Türkiye ye çok teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN

____________________

http://www.haberhurriyeti.com'da yayınlanan söyleşimi aşağıdan okuyabilirsiniz.

Yazmak sessiz bir çığlıktır aslında, yaşayamadığım da yazarım, hayal eder empati kurar yazarım, üzülünce, sevinince yazarım. Birini mutlu etmek istediğimde yazarım.
Duygu Songül Kahraman kimdir? Bize kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Merhaba 🙂 Ben Duygu. 20 Mayıs Çankırı doğumluyum. Kendimi bildim bileli yazmaktan hoşlanır, keyif alırım. Ama hayatımda şiir yazmama vesile olan milat olarak düşündüğüm bir olay olmuştur ve ben ondan sonra şiir ve söz yazmaya, yazı yazmanın dışında başladım.
Hikâye ve şiir yazmaya ne zaman başladınız? Nasıl bir ön hazırlık yapıyorsunuz?
Kendimi bildim bileli yazmaktan hoşlanır, keyif alırım. Ama hayatımda şiir yazmama vesile olan milat olarak düşündüğüm bir olay olmuştur ve ben ondan sonra şiir ve söz yazmaya, yazı yazmanın dışında başladım. Ben tabii ki yazar ya da asla şair değilim, yıllardır karalarım. Yazmak benim için tedavi olma biçimi, bir çeşit deşarj olma biçimi. Çocukluğumda küçük hikâyeler yazardım. En çok da kompozisyon ödevlerine bayılırdım. Çünkü kendimi ifade etmem ve yazmak için bir nedenim olmuş olurdu. Sanırım 7. sınıftı. Türkçe öğretmenimiz bizden hikâye yazmamızı istedi. Çok mutlu oldum. Ertesi güne daha vakti bile gelmeden hazırdı hikâyem. Hoca çok şaşırdı, bir yerlerden esinlenip esinlemediğimi sordu. Kendim yazdım dedim ve bunu değerlendirmem gerektiğini söyledi.
Yazdığınız ilk şiiri hatırlıyor musunuz?
Tabi ki nasıl unuturum. Milattı benim için. Sizinle hemen paylaşıyorum ilk eserimi.

HAYALİN YETMİYOR
Gecenin kör karanlığı odam loş
Bu satırları yazıyorum saat 24
Kulaklarımda wolkmen seni düşünüyorum
Şarkılarda seni arıyorum
Hayalin gözümün önünde gülümsüyor
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Müzik dinlediğimiz günler geliyor aklıma
Hüzünleniyorum gözlerim ıslak
Seni arıyorum seni hissediyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Bazen kızıyorum bana yaşattıkların için
Bazen teşekkür ediyorum
Ya seni hiç tanımasaydım
Ve bu duyguları hiç tatmasaydım diyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Kim bilir şimdi nerede kiminlesin
Ben seni düşünüp üzülürken
Sen nerelerdesin kıskanıyorum
Hakkım varmış gibi özlüyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
O aramızdaki elektriğe ne oldu
O güzel sohbetlerimiz geliyor aklıma
Hiç mı özlemedin hiç mı sevmedin
Duygularımla oynadığını düşünüyorum
Sana kızıyor sonra vazgeçiyorum
Düşüncelerim de hayalimde hep sen
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Seni unutmak istiyorum
Görüşmeyeli 57 gün
İlk gün gibi tazeliğini koruyor duygularım
Çoğalmalarına engel olamıyorum
Nedir beni bu kadar heyecanlandıran
Seni hayallerim de yaşatıyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Kendime kızıyor kendimi eleştiriyorum
Hanı aşk yoktu diyordum kendimce
Mantığım duymuyor duygularım yetmiyor
Kara gözlerin geliyor aklıma gülümsüyor
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Seni 1 daha hiç görememekten korkuyorum
Gözlerim telefonda sesini duymak istiyorum
Sonra vazgeçiyor hayal ediyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Hiç beni sevmeyeceğini aramayacağını bilerek
Aramızdaki onca engele rağmen
Hayal ediyor seni istiyorum korkuyorum
Bazen çıldıracak gibi oluyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Son defa kara gözlüm
Sen hiç bilmesen de hayalimdeki sana
Sevdiğimi o büyük umutsuz aşkımı haykırıyorum
Sensiz yüreğim de bağırıyorum
Hayalin alay ediyor üzülüyorum
Gerçeğini istiyorum hayalin yetmiyor…
Dua ediyorum sürekli
Ya unutmak ya kavuşmak için
Bunu bile beceremiyorum
Umutsuz aşkımı kalbime gömüyor gidiyorum
Elveda büyük aşkım elveda sevdiceğim
Sen beni hiç sevmesen de
Ben seni hep seveceğim
Hayalın yetmese de kalbimde yaşayacaksın
Seni seviyorum her zaman daima elveda….
(Milat dediğim ilk şiirim. Kalemimden farkında olmadan taşan satırlar)
Sizce şiir nedir?
Bence Şiir, konuşamadığımız da, sessiz çığlığımız da, artık yeter dediğimiz de duyguların dışarı çığlık atarak taşmasıdır. Tabi ki zamanla kurgu da yapıyorum ben şiir yazarken. Hepsi benim yaşadıklarımı ifade etmiyor asla. Bir arkadaşımın yaşadıkları, ya da bir kitapta okuduğum kahramanın yaşadıkları ya da dinlediğim bir müzik tının da kendimi kaybettiğim de birden dökülür kendiliğinden. Hadi ben bir şeyler yazıyım diye asla oturmadım bugüne kadar. o geleceği zamanı bilir. Eğer geldiğin de yazmazsam kaleme ihanet etmişim gibi hissediyorum. Çünkü o taşan duygu yoğunluğu içimde kalıyor ve beni rahatsız ediyor.

İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz?
Minval yayınlarından  BİZ VARIZ kitabı  çıktığında maalesef ben hastanedeydim ve tabi ki sevinemedim bile. Bir sürü değerli yazarlarımızın içinde benim de yer almam tabi ki ilk okura açılış kitabım olması beni onurlandırmıştı. Sosyal bir projeydi ve geliri otizm derneğine bağışlandı.  Neler olduğunu bilmiyordum, inanamadım ve halada inanamıyorum. Bir yerlerde kısa da olsa gerçek hayatımdan olan iki hikâyemin yayınlanmış olmasına. Sonra değerli insan Kağıt Yayıncılık sahibi Sercan Gördüm’e Antoloji kitabı fikrini sundum. Kendisini yıllardır tanırım. Bu fikre sıcak baktı ve destekledi beni. Kağıt’tan Şiir Antolojisi 1  21 değerli şairin katılımı ile çıktı. İzmir Kitap Fuarı’nda ve şu a’na kadar gelen fikirlerin olumlu olması bizi Antoloji 2 kitabının da çıkması gerektiğini hatta 3 ve 4 şeklinde de devam edeceğini Sercan Bey ile istişare ettik. Çok mutluyum bu durumdan. Kendisine desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.  Şiirlerin dili olsaydı kesin onlarda ne kadar mutlu olduklarını satırlara sığmayacak şekilde anlatırlardı.  Şu an yazmakta olduğum bir romanım var; kendi hayatımdan alıntılar ve tabi ki kurgu. Kurgu olmadan maalesef eksik kalıyor kitap. 2.romanımın fikri birden bire iki gün önce cıktı inanamadım. Bir kere niyetlenmeye gör, evren yardım ediyor. Bir dost gönül ile sohbet ederken doğuda öğretmenlik yaptığını öğrendim. O anlatırken oradan iyi kitap çıkar dedim. Yazsana dedi ve gönüllü olarak anlatmayı kabul etti. Şimdiden 2 romanımın konusu belli. Tabi ki şiirlerim de her zaman devam edecek.
Edebiyatı sevmenize ne etken oldu?
Aslında biliyor musunuz önümde hiç örnek yoktu benim. Annem ve babam zaten okumuşlukları olmayan insanlar. Ama biz 3 kardeş de okul kütüphanesi ve diğer büyük kütüphanemizden her zaman kitap alarak okuyup hem de bir yandan ders çalışan insanlardık. Bu sanırım doğuştan gelen Allahın bizlere verdiği en büyük ödül olsa gerek. Yazmayı tabi ki hep amatörce yazdım yıllarca.

Şiir ve yazı yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Neden yazıyorum sorusuna gelecek olursak; benim için yazmak sessiz bir çığlıktır aslında, yaşayamadığım da yazarım, hayal eder empati kurar yazarım, üzülünce, sevinince yazarım. Birini mutlu etmek istediğimde yazarım. Yani amaçsızca yazarım. Yazarken düzeni sevmiyorum, yani kafiyeli olacakmış, yok imla hatası olmayacakmış. Bütün yazdıklarım anlıktır. Sonradan gözüme çarpan hatalarımı düzeltmeye çalışırım, hepsi o kadar. Yani biri beni beğensin ya da birine yaranıyım, birinin gözüne çarpsın bilmem ne gibi basit nedenlerden asla kalemimi, vaktimi harcamam.
Yazmaktaki amacım; yazarak birçok yanlışın düzeleceğine inanmamdan dolayıdır. Eğer gerçekten misyon edinerek yazarsa bir yazar, gerçek okuyucunun içine akarsınız. Bilemezsiniz kimin neye ihtiyacı olduğunu. Belki de anlatamadığı bir sorusunun cevabını sizden duymuş olacak. Sizi tanımadan sevecek ve bütünleşeceksiniz. Yazmak öyle bir şey ki, düşünebiliyor musunuz birçok tanımadığınız insana içini akıtıyorsunuz ve onlarda size bir şekilde tepki veriyor. Eğer yazdıklarınız sevgiye dairse ve umut kokuyorsa gerçekten kocaman bir sevgi yumağı oluşuyor. Hele ki aynı kaderi yaşayan biriyse istemeden dost, kardeş hatta akraba oluyorsunuz. Hayatımızda hepimiz üzüntüler yaşadık, ağladık, haksızlığa uğradık. Önemli olan bunları kâğıda dökebilmek ve yaşayan belki de binlerce kişiye umut olabilmek. Belki siz yazarak atlattınız ama karşı taraf sadece okuyor yazamıyor ve sizin yazdıklarınız ile hayata bağlanacaktır belki de. Yazmak heyecan veriyor, sorumluluk aşılıyor. Eskiden kendime yazıyordum oysa şimdi misyonum olan birçok okuyucum olacak. Bu çok heyecan verici ve o yazdıklarım artık benim olmayacak.
Bazen ben istemeden taşıyorlar. Bazen kızıyorum yüreklere, bazen aşık oluyorum milletin ilişkisine, yaşayışına. İşte o zaman kurgu hoş gelmiş oluyor. Hayalim coşuyor kalemimden akıyorlar ister istemez. Tıpkı bir terapi gibi yazmak benim için. Yazmayı tamamladıktan sonra cidden rahatlıyorum. Sonra diyorum ki kendime git bir çay demle, ya da bir neskafe.
Okumak ve yazmaktan başka ilgi alanlarınız nelerdir?
Yine kitap sevmeme bağlı yaklaşık 4 yıldır kitap yarışmaları yapıyorum. Okumayı yaygınlaştırmak adına da yine standart yarışma dışında Ben Okur ve Yorumlarım etkinlikleri grubumuz da hazırlıyorum. Kendim adına da faydasını gördüm bunun daha düzenli okumaya başladım. Bunun haricinde yine Reiki ve kendimi geliştirebileceğim spiritüel alanlarda karmalarımı temizlemek adına ya da hayatımı daha da huzurlu kılmak adına meditasyon, ho’oponopono öğrenmeye ve uygulamaya çalışıyorum. Farkındalığım, hayata bakış açım daha güzelleşti diyebilirim. Tabi ki klasik gelecek ama en iyi yaptığım tek spor belki de yürüyüş. Beynimi de yürürken boşaltmış oluyorum. Bunun dışında dostlarım benim için çok önemli onlara vakit ayırmasını seviyorum.
Kelimeleriniz nerede, ne zaman kalemin kâğıtta raks etmesini sağlıyor?
Odamda  genelde geç uyuduğum için gecenin 3 ya da 4 de akıyorlar ben istemeden. Her zaman akmıyor tabi ki. Aylarca gelmediği de oluyor ya da aylarca günde on tane şiir, söz yazdığım da.
Okumayı sevdiğiniz Türk ve Dünya yazarları kimlerdir?

    Şimdi benim okuma alanım genelde kişisel Gelişim üzerine ama tabi ki her tür kitabı mutlaka okuyorum. Şimdi isim vermem yanlış olur ben kitap yarışmaları yaptığım için bir sürü değerli yeni olmalarına rağmen kalemi çok güzel insanlar var. Ben bu soruya bu yüzden cevap vermeyeceğim.  Benim için önemli olan şudur; bütün eserler çok değerli ama misyonu var mı? Bana ne hissettirdi, öğretisi nedir? Kahramanı özlüyor muyum? Bunlara bakıyorum. Birde şu var, yazar ismi söylemek kişisel fikrim ayrıştırmak oluyor gibi geliyor bana. Bana gelen kitaplar arasında çok beğendiklerimde var beğenmediklerimde. Bu yüzden hangisinin ismini versem sanki bu satırları okurken üzülürler diye düşündüğümden isim vermeyeceğim
Yakın tarihte adını duyup okuduğunuz yazarlar kimlerdir?
Kader GÜNEŞ, Şerife B. GÜLSEÇKİN, Ayça MUTLUCAN, Güneş TAN, Özlem TUNALI, Nurhan IŞKIN, Haluk ÖZDİL, Tolga ÇAĞLAYAN, Melike MELİS  çok var. İlk aklıma gelen isimleri yazdım.
Benim bir de yemek kültür bloğum var. Yemek yapmak ve yemek yemek ile aranız nasıl?
 Şimdi şöyle söyleyeyim mecburen klasik yemekleri ölmeyecek kadar yapıyorum. Ama bunu ölmemek aç kalmamak adına yapıyorum. Ev işi yemek asla sevmiyorum. Hele bunu mecbur kalarak yapmak bence daha sıkıcı… Benden asla iyi bir ev hanımı, ev kızı olmaz. 2018 de biletime para çıkınca kesinlikle yardımcı tutmayı düşünüyorum. O derece ev ile aram yok.
Farklı kültürlere ait yemekleri sever misiniz?
Bende şey huyu var. Kesinlikle alışkın olmadığım damağıma uymayan şeyleri yiyemiyorum. Bu konuda huysuz bir yapım var. O yüzden farklı gelen hiçbir şeyi tüketmiyorum.
Yemek yapmak yazı yazmak… İçinizde hangi duyguların esmesine neden oluyor?
Yemek yapmak bana bir an önce yapmam gerektiğini bana hatırlattığı için işkenceye dönerken  yazı yazmak beni motive edip, hangi konuda yazdıysam eğer o sorunu halletmiş gibi bana hissettiriyor. Terapi gibi düşünün kafamı boşaltıyorum. İkisi arasında kesinlikle duygu olarak bende dağlar kadar fark var.
Sevdiklerinize özel günlerde yaptığınız bir yemek tarifini bizimle paylaşır mısınız?
Öyle bir tarif yok. En iyi yemek bence menemen ve Çay, peynir, zeytinden oluşan menüdür diye düşünüyorum. Hem bütçeye zarar vermez hem de yapımı kolaydır, vakitte almaz. Benim sevdiklerim beni seviyorsa önlerine ne koyuyorsam yerler zaten. Özel yemek yapılmasına da karşıyım. Sonuçta beni görmeye geliyorlar, yemeğimi görmeye değil. Bu yüzden bayanların yaptığı günleri de sevmiyorum. Vakit öldürmek gibi geliyor bana. Gerçek sevginin içinde ayrıntılara yer yoktur.
Gelecek ile ilgili projelerinizden söz eder misiniz?
İlk hedefim Şu an yazmakta olduğum bir romanım var; kendi hayatımdan alıntılar ve tabi ki kurgu. Kurgu olmadan maalesef eksik kalıyor kitap. Bir an onu bitirip hak eden benim yolumdan geçmiş insanlara sunmak. Onlar bunu ha ediyorlar çünkü. 2.romanımın fikri birden bire iki gün önce cıktı inanamadım. Bir kere niyetlenmeye gör, evren yardım ediyor. Bir dost gönül ile sohbet ederken doğuda öğretmenlik yaptığını öğrendim. O anlatırken oradan iyi kitap çıkar dedim. Yazsana dedi ve gönüllü olarak anlatmayı kabul etti. Şimdiden 2 romanımın konusu belli.
Tabi ki durup durup nasıl yaparım bilmiyorum ama yayınevi kurma fikri doğuyor. Tabi ki bu anlamda tecrübem yok.  Kitap kafe açma fikrim var. Yaşadığım yer de kitap okumayı yaygınlaştırmak ve rahatlayacakları bir ortama gelmeleri açısından. Bunların hepsi tabi ki şimdilik his halinde bekliyor. Zaman neyi gösterir bilmiyorum. Hatta belki de kitap kafe açma hayalimi bir tatil kasabasına yerleşerek de yapabilirim. Benim için huzur bulabileceğim ortam çok önemli. Hayata devamlı gelmiyoruz. Aslında paylaşmayı da öğrenmek lazım… Ben huzur kokan ortamı bulursam insanlara da huzur kokan bir ortam hazırlamak da sanki insanlık görevimmiş gibi son zamanlarda hissediyorum. Çünkü bir gün dünyayı doğru eserleri okuyan kişiler kurtaracak.
Röportajı yapan siz olsaydınız, sorulmamış hangi soruyu kendinize sorardınız? Sorduğunuz soruya cevabınız ne olurdu?
Sorum şu olurdu? Gerçek Şair ve yazar nasıl olmalı? Her yazan kişi yazar ya da şair midir?

Bence GERÇEK ŞAİR, YAZAR duygusal, mert, dürüst, insan ve hayvan sevgisi olan, merhametli, herkese yardımcı olan, alçak gönüllü, sözünün eri olabilmeli. Yani imla hataları olmayabilir ve bir şeyler de gerçekten anlatıyorsunuzdur ama duygu yoksa asla kabul etmem o yazılım şeklini. Bana göre yazılan her şey karşı tarafa bir şey katmalı doğru mesajlar vermeli ve kesinlikle şahısa yönelik olmamalı ve bir milleti küçültmemeli aksine yüceltmeli…
Röportaj teklifimi kabul edip içtenlikle cevapladığınız için teşekkür ederim.
Kendimi ifade etmeme şans tanıdığınız için, bana bu fırsatı veren Değerli insan Lale BOLLUKÇU’ya, emeği geçen herkese  ben çok teşekkür ediyorum.
Birde okumak zahmetinde katlanacak olan yolu sevgiden geçen ileri de çıkacak romanımı ve şu an piyasada olan kitaplarımı okuyan herkese teşekkür ediyorum. iyi ki varız. Bir gün bir yerlerde nice satırların sessiz çığlığında kendinizi bulduğunuz da yine gönüller de buluşacağız.
www.haberhurriyeti.com / LALE BOLLUKÇU
 

Bir Kitap Bin Yürek Published @ 2014 by Ipietoon