Friday, April 21, 2017

* ÜLKEM VE BEN * ESEDULLAH OĞUZ * TRUVA YAYINLARI *





* ÜLKEM VE BEN * ESEDULLAH OĞUZ * TRUVA YAYINLARI *
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye düzenlenen terör saldırılarından sonra Orta Asya ve Afganistan uzmanı olarak Alman ordusuna giren Esedullah Oğuz burada sıkı bir eğitimden geçtikten sonra bir Alman komutanın danışmanı olarak Afganistan’da görevlendirilir. Amacı, eski ülkesinin yeniden inşasında rol almaktır, ama olaylar beklediği gibi gelişmez. Esedullah Oğuz, ülkesi Afganistan’dan Türkiye’ye, oradan Almanya’ya uzanan, acı, keder, kan ve gözyaşıyla harmanlanmış, savaşın şekillendirdiği özel yaşamını gerçek olaylar ve karakterler üzerinden bir roman tadında anlatırken, uyuşturucu baronları, intihar teröristleri, CIA ajanları, El Kaide militanları, Ladin’in yakalanması gibi olayların üzerindeki sır perdesini aralıyor. Kitabı bitirince, Afganistan’da işlerin neden ters gittiğini, barışın niçin hâlâ uzak bir ihtimal olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)


KİTAP YORUMUM
Savaşın kötü yüzünü terörün arka planlarını, Pakistan, Afganistan ve daha bir çok ülke hakkındaki gerçekleri gerçek yaşanmış olaylar ile anlatan yazar uyuşturucunun niye bu kadar had safhada olduğunu, niye, Afganistan'nın neden bir türlü normale dönmediğini tüm açıklığı ile anlatılmış.  Kitap roman tadında anlatıldığı için asla sıkmıyor, aksine merak ederek okuyorsunuz.
Haberlerden gördüğümüz olayların perde arkasını bilerek okumak, şaşırtsa da beni bilmemekten iyidir diyerek okudum. Canlı bombacıların itirafları kan donduruyor. Üst yöneticilerin uyuşturucu satıcısı olması kimlere güvenmemiz gerekir sorusunu akıllara getiriyor. Krallık ile yönetilen ülkelerin, kadınların her zaman ki gibi bedel ödemesi, okutulmaması ve eşlerini onlar adına ailelerin seçmesi, çalıştırılmaması erkeklere muhtaç bırakılması geri kalmış ülkelerde özellikle dinin alet edilmesi gerçekten bilinen acı örneklerdi. Bir kez daha Türkiye'de doğduğum için şükrettiğim anılar okudum kitapta. Savaşın en madurları kesinlikle çocuklar ve bayanlar, sivil halk oluyor. Savaş sadece diktatörlerin egolarını tatmin etmekten başka bir şey değil. Savaşta niçin hiç üst kesimden kişilerin ölmediği de çok güzel örnekler ile açıklanmış. Eğer bir ülkeyi yönetmek istiyorsa bir insan aydın olabilmeli, halkına karşı empatiyi geliştirebilmeli ve onlara yönelik çalışmalar yapmalı. Başkanlık servet kazanayım gibi düşünceler ile yapıldığı zaman egolar ortaya çıkıyor ve tabi ki olan sivil halka oluyor.
Yazarımızın ülkemizi kendi ülkesi olarak kabul etmesi beni çok duygulandırdı. Savaş çocuğu olmasına rağmen yılmadan çalışması, insanların yararına çalışması, ailesine düşkünlüğü Afganistan halkının aslında Türk insanlara yani bizlere benzediğini düşündürdü. Kitabın en güzel tarafı ise, gitmeden ülkeleri görmüş kadar bilgi sahibi oluyorsunuz. "Alman usulü" cümlesinin nereden geldiğini de anlamış oldum bu kitaptan sonra.
Zaten kitabı okurken çok duygusal sahnelere denk geliyorsunuz. Allah hiç kimseyi vatanından ayrı koymasın ve ülkesinde savaşın ortasında bırakmasın. Çünkü savaşı çıkartanlar da ölüyor bir şekilde ama en çok olan çocuklara oluyor, yine geri kalmışlık savaş sırasında hortladığı için bayanlara oluyor. Artık yıllardır Afganistan'da ve Pakistan da hatta bir çok ülke de neden hala barış gelmediğini ve ilerleyemediklerini anlıyorum. Tek cevap özetle CEHALET, EGO. Yine kötü insanlara olan hayranlık, dini kullananlara körü körüne tapmaları en çarpıcı örnek ise; Ladin'e olan hayranlıklarından kızlarını hediye olarak vermeleri, adamın o şartlarda 5 eşinin 13 çocuğunun olması, adamlarının kendilerini patlatırken kendilerinin saray gibi evlerde en iyi şartlarda yaşamaları ve insanların körü körüne onlara bağlık olduklarını gösteriyor. Bence herkes bu kitabı okusun ve bir çok merak ettiğiniz sorulara cevap bulacaksınız.
Yazarımızın kalemini çok sevdim. Diğer kitaplarını bulup mutlaka okumak istiyorum.


DUYGU SONGÜL KAHRAMAN

0 comments:

Post a Comment

 

Bir Kitap Bin Yürek Published @ 2014 by Ipietoon