Monday, March 6, 2017

*LİRİK PRENSES TEZER * SELDA TEREK BİLECEN* * DESTEK YAYINLARI *



*LİRİK PRENSES TEZER * SELDA TEREK BİLECEN*
                       * DESTEK YAYINLARI *
Edebiyat fakültesi son sınıf öğrencisi genç bir kız, hocası tarafından verilen Tezer Özlü’nün hayatını yazma ödevi için araştırmalarına başladığı anda karşılaştığı bir gerçekle şaşkınlığa düşer. Yazarın yaşamıyla kendi yaşamı arasında izdüşümsel bir benzerlik vardır ve bu keşfinin ardından çıktığı içsel yolculuk onu neyin gerçek neyin hayal olduğunun belli olmadığı, içinden çıkılması imkânsız bir uçuruma sürükler.
O, sıradan bir hayatı sıra dışı yaşadı...
O, ikinci bir dilde kitap yazıp, Marburg Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Türk yazardı...
O, adı “Lirik Prenses” olsa da hiçbir zaman bir masal prensesi kadar masum olmadı, masallarda yaşamadı, masal kovalamadı. Hikâyesinde kötü kalpli cadılar yoktu belki ama insanın ruhunu yaralayan çırılçıplak gerçekler vardı...
O, müthiş üslubu, duyguları dile getirişindeki sakınmasız ve cesur dürüstlüğüyle okuyucunun kalbine girdi, sadece kaleminin ucuna kadar gelenleri yazdı...
O, inandığı gibi yaşadı, sınır tanımadı, içindeki “ben”i ararken belki de kendini kazıdı...
O, çoğumuzun değil yaşamaya,  anlamaya direndiği gerçekleri aradı...
Bu toplumun onun gibi yalansız bir dünya özlemi çeken, kendi devrimini yapabilen, engel tanımayan güçlü kadınlara ihtiyacı vardı...
Ancak...
Ne ölümden korkmaktan ne de onu düşünmekten beis duydu ve bir kış günü, o eşsiz gülüşü solmadan bu hayata gözlerini yumdu. Zaten, şairler erken ölür derler... O bir şair değildi diyenlere ise yazdığı şu minicik satırlar yeter:
“Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum...”
Elinizdeki kitapla Tezer Özlü’yü biraz daha sevecek ve hayata bakışındaki o lirik asaleti göreceksiniz.
(Tanıtım Bülteninden)
İlk Baskı Yılı : 2017

BENİM YORUMUM
Kitabı öylesine bakıyım derken 210 sayfa okudum ilk gün ve toplam 2 günde bitti. Kitap ünlü yazar, oyuncu Rahmetli Tezer ÖZLÜ'nün hayatını yazarımızın penceresine takılan bölümden ve bizzat ölen yazarımızın otobiyografisi'den kendi dilinden bizlere yaşadıkları, hissettikleri Mani debresif hastalığını, düşlerini, hayata bakış açısını, özgür ruhunu anlatıyor.
Romanın içinde bir roman daha var ki o bölümler beni çok üzdü. Kitabın içindeki karakter bir öğrenci ve hocasına platonik aşık. Bir gün hocası ödev veriyor ve TEZER ÖZLÜ'nün hayatını araştırmasını ve ödevini o şekilde vermesini istiyor. Ölen yazarımızın hayatını araştırırken farkında olmadan kendi hayatı ile bütünleştirip ölen yazarımızın hayatını yaşamaya başlıyor. Hocasının kafasındaki resmi aslında hiç olmadığını gördüğündeki hayal kırıklığı çok içimi acıttı. İnsanın inandığı şeylerin aslında var olmadığını görmek ne büyük kayıptır. Benim anladığım şu Mani Debresif rahatsızlığı bir nevi insanların sahtekarlıklarına, iki yüzlülüklerine dayanamadıklarında hastalanıyorlar ve intihar eğilimi oluşuyor. Aslında erkekler ile de sansürsüz görüşme isteği bir başkaldırış bana yansıyan. Tezer ÖZLÜ ve kitaptaki kahraman diğer onun hayatını yazar Tezer, özgür ruhlarının başkaldırışı onları başkalaştırırken, yine de maskeli yüzlere tahamüllerinin kalmayışı  ölümü seçmelerine neden oldu. Çünkü Kanser rahatsızlığı da bir seçimdir. İnsanlara tahammül edemeyen insanlar bir şekilde bu hastalığı seçerek ölmek isterler. Ama affetmeyi başarırlarsa tedavi süreçleri sağlıklı geçer ve tekrar sağlıklarına kavuşabilirler. Delilik aslında tahammül edememe halidir. Bazen unutmayı seçeriz, bazen delirmeyi, bazen de ölümcül hastalıkları seçeriz ki kurtulalım bir an önce bu dünyadan.
Kitaptan öğrendiğim çok ders var.
-Ne kadar kendi içimizde maskesiz olursak olalım eğer çevremizde maskeli insanlar az bile olsa bulunuyorsa bunun bize yansıması üzücü olacaktır.
-Hayat başkalarının ne düşündüğünü takacak kadar asla uzun değil. Nitekim yazarımız çok genç yaşta Kanser olmayı seçerek intihar etmeyi başaramadığı için ölmüştür.
-Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyelim. İnandığımız kişilerin nefret ettiğimiz kişilere dönüşmesi her zaman olacaktır. Çünkü hiç kimse biz değil ve biz gibi düşünmelerini beklememiz yanlış olur.
-Mutluluk olaylara değil, içimizdeki güce ve başarımıza bağlıdır. Bu güç hepimizde var, eğer istersek imkansız diye bir şey asla yoktur.
- Başkalarının  mutluluğu için belki de kendi mutluluğumuzu ertelemeliyiz. Yoksa çok geç olabilir ve hepten mutlu olma şansını kaçırabiliriz.
Yazarımız hem Mani debresif hastalığını seçerek hayal dünyasında yaşamayı, unutmayı seçmiştir hem de  meme kanserini seçerek intihar edemediği için ölmeyi seçmiştir.
Kitaptan bana yansıyan bunlar oldu. Gerçekten kitapta belirtilen her 2 Tezer için de üzüldüm ama ikisinin de çok başarılı bir kariyer hayatı geçirmeleri Maddi olarak kimseye muhtaç olmamaları onlara saygı duymama yöneltti. Bana yansıyan bir şey daha var. Yazarlar genelde sessiz çığlıklarını yazarak motive oluyorlar ki bu çok aslında yararlı bir şey. insanların acılarını sanata dökmesini hep harika bulmuşumdur. Şair ve Yazarların bazen başka dünyadan olduklarını düşünürüm. Görevli gelmişlerdir bizlere bir şeyler öğretir ve misyonları bitince gidenler. Bu benim kişisel fikrim tabi ki.

Değerli yazar Selda Terek BİLECEN'e hem bizler ile TEZER ÖZLÜ'yü yakinen tanıştırdığı için hem de eserini hediye ettiği için teşekkür ediyorum. Hem ölen yazarımız Tezer ÖZLÜ'ye ait eserleri hem de Değerli yazarımıza ait eserleri en kısa zamanda edinip okumayı düşünüyorum. Hayata bakış açımı değiştireceği kesin. Mutlaka okuyun.

DUYGU SONGÜL KAHRAMAN

0 comments:

Post a Comment

 

Bir Kitap Bin Yürek Published @ 2014 by Ipietoon