Çanta
Yazar: Rıfat Gürkan
Sayfa Sayısı: 256
Kapının diğer tarafinda, bağırarak konuşarı
insanların sesleri beni yeniden uyandırrrnştı. Ne zamandır burada olduğumu hiç
bilmiyordum. Zaman kavramı benim için çoktan yok olmuştu. Beynim, öylesine
durmuştu ki bağrışmalar algılayacağım bir sese dönüşmüyor sadece boğuk sesler
duyuyordum. Kapının diğer ucunda bana yardım edecek birilerinin olabileceğini
düşünmüştüm. Gücümü son bir kez toparlayıp İmdat! Diye haykırdım. Üzerime
yığılmış bir karabasan çığlıklarıma engeloluyordu. Çığlıklarımı neredeyse ben
bile duyamıyordum. Biraz sonra o boğuk seslerde kaybolmuştu. Daracık odaya
çöken sessizliğin içinde, kaybolan hayallerimle baş başa kalmış, gözyaşlarırnın
sıcaklığıylayeniden uykuya dalrnıştırn... Birileri kapıyı açmak için kilidiyle
oynuyordu. Artık tamamen sonumun geldiğini düşünmüştüm. Sonsuz sessizlikteki
halime, nefes almayarak daha da sessizlik katmak istedim. Ne kadar gözlerimi
yumsam da kapının açıldığını fark edince gözlerimi fal taşı gibi açrnıştım.
Lacivert takım elbisesinin altına ayna gibi parlayan bir çift ruganda
görüyordum. Ayakkabıların ayna gibi parlayan ucunda ne hale geldiğimi görmek
istemiştim ancak iki iri el beni omuzlarımdan tutarak kaldırdı. Canımın
yanmasıyla bağırmam bir olmuştu. -Ne bağırıyorsun lan! Üç gün daha tıkayım seni
buraya istersen, şimdi çeneni kapa ve sakince dinle beni anladın mı lan ...
Karşımda, dazlak başı geniş omuzları üzerinde çok küçük duran orta boylu bir
adam vardı. Konuşurken susuzluktan kurumuş gibi olan kalın dudaklarını diliyle
sürekli ıslatıyordu. Beni havaya kaldırırken hiç zorlanrnamıştı, kolları
giydiği takım elbiseyi neredeyse yırtacak genişlikteydi. Bana bunları söylerken
yüzünde bu bir emir ama rica ediyorum der gibi bir hava vardı. Derinlerine
gömdüğü merhameti belki de o halimi görünce biran dışarı çıkmak istemişti...
Kaşlarını kaldımuş bilye büyüklüğündeki yuvarlak gözlerini gözlerimin içine
dikmiş benden gelecek cevabı bekliyordu.
KİTAP YORUMUM: Kitap sıradan
çekirdek aile de gelişen , Anadolu da yaşayan bir aileyi anlatırken birden bire
gerilim kitabına dönüşüyor.
Kitapta maskelerin önemine
de değinilmiş ki bende aynı fikirdeyim. Yani hangi kariyerde olduğu,mertebesi
vs bunlar asla insan olamadıysa kişi yeterli değil. Yani kişi kötü olmayı
seçtiyse bulunduğu konumu da lehine kullanacaktır.
Uyuşturucu tacirlerinin eline
düşen Selvi ilk şoku atlattıktan sonra ne yapacaktır. Bazen ayakta kalmak için
şartlar ne gerekiyorsa o şartlarda ayağa kalkmaya çalışırız.
Yaşlı adam içinde bulunduğu
şartlara rağmen Selvi'ye yardım etmeye çalıştı. Ya da gerçekten yardım etmek
miydi amacı?
Aslında kitabın konusun misyonu
büyük ama bazı yerler çok daha heyecan katarak yazılabilirdi gibi
hissediyorum. Bazı bölümler gerçekten
okura çok heyecan vermemiş.
Öğretiler
-Maskelere inanma
-En iyi dost yanında
olandır. Bunun için de kan bağı gereksizdir.
-En kötü yerde bile bazen
zambaklar açabilir. En iyi yerde bile bazen dikenler batabilir.
-Eğitimci olmak özveri
gerektirir.
-Bize verilen iyilikleri
bizde başkalarına yaparak minnet borcumuzu ödersek dikenli yollar daha kolay
aşılır.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN
0 comments:
Post a Comment