Nil ve İçindeki Rüzgar
Sayfa Sayısı
|
172
|
"O
sırada ağacın karanlık gölgesine sinmiş olan uğursuz uzun karaltı Nil'in iki
adım önünde beliriverdi. Nil korkuyla geriledi. Yaşını kestiremediği karanlık
yüzlü adamın elinde bir bıçak vardı. Nil o an öleceğini düşündü...
Sıradan evhamları olan sıradan endişeli bir anneyken bu karanlık ve ıssız parkta eli bıçaklı karanlık bir adamla aynı sahnede ne işi vardı?"
Loş bir koridora benzettiği 90'lı yıllar Nil'in anne olup oğluyla birlikte kabuğuna çekildiği yıllardı. Anneliğin saklı seçeneklerinden birinin yalnızlık olduğunu da o zaman öğrendi. Böylece ilk defa kendisiyle tanışma fırsatı buldu. Hatta çocukluğuyla yüzleşip içindeki çocukla yeniden barıştı.
Çocukluk zaten kağıttan bir gemiydi. Nil bazen o geminin kağıttan olduğunu unutuyor ve tehlikeli sularda onunla yüzmek istiyordu. Bata çıka yol aldığını zannederken sürekli başladığı yere dönüyordu... Ta ki 1999 yılına kadar. 1999 yılı sadece Nil'i değil, Türkiye'nin atan nabzı İstanbul'u da derinden sarsan olaylara sahne olacaktı.
Sıradan evhamları olan sıradan endişeli bir anneyken bu karanlık ve ıssız parkta eli bıçaklı karanlık bir adamla aynı sahnede ne işi vardı?"
Loş bir koridora benzettiği 90'lı yıllar Nil'in anne olup oğluyla birlikte kabuğuna çekildiği yıllardı. Anneliğin saklı seçeneklerinden birinin yalnızlık olduğunu da o zaman öğrendi. Böylece ilk defa kendisiyle tanışma fırsatı buldu. Hatta çocukluğuyla yüzleşip içindeki çocukla yeniden barıştı.
Çocukluk zaten kağıttan bir gemiydi. Nil bazen o geminin kağıttan olduğunu unutuyor ve tehlikeli sularda onunla yüzmek istiyordu. Bata çıka yol aldığını zannederken sürekli başladığı yere dönüyordu... Ta ki 1999 yılına kadar. 1999 yılı sadece Nil'i değil, Türkiye'nin atan nabzı İstanbul'u da derinden sarsan olaylara sahne olacaktı.
KİTAP YORUMUM: Anne Nil, Mimar Nil, eş
Nil, çocuk Nil, komşu Nil. Sizce hangisi ?
Aslında kahramanımızın çocukluğundan
itibaren tüm duygularına değinilmiş. İlk başlarda 90'lı yılların öncesinde susturulmuş bir gençlik yetiştiğini çok net
ortaya koyuyor yazarımızın anlattığı örnekler ile. Eskiden misafir gelince
konuşulmazdı. Misafirlikte de konuşulmazdı. Hatta verilen ikramlar anneler
yerken çocuklara yemeyin denirdi. Okurken ciddi çok şaşırdım. çünkü bunu tek
yaşayan çocuk benim sanıyordum.
Çocukluğunda susturulan misafirlere zorla
götürülen, zorla misafir geldiğinde yapması gereken şeyler sürekli söylenen Nil
artık suskunluğu kaderi oldu. Çocukluğunda o kadar gereksiz gürültüye maruz
kaldı ki, o sessizliği, yalnızlığı seçti. Aslında seçimler bize aittir. Genelde
çocuklukta ne yaşandıysa birey olmaya başladığımız da bunun tersini uygulamak
isteriz. Çünkü yorucudur çocukta olsak bir şeyleri irademiz dışında yaptırım
uygulanması. Her zaman kararı büyükler vermemeli. Çocuklar bir bireydir, onların
ne istedikleri çok önemlidir. Hatta misafirlerden çok bence annelik ve babalık bunu gerektirir. Çocuklarımızın
istekleri ön planda olmalıdır ki, sağlıklı yeni bireyler yetişebilsin.
Nil ile ortak çok noktamızı buldum. Maskeli
insanlara tahammül edememesi, çok konuştukları zaman yine sıkılması, yalnızlığı
kuru kalabalığa tercih etmesi, bazen yanlış bile olsa pinpirikli olması.
Kitabın sonu beni yine ters köşe yaptı.
Yazarımızın tüm kitaplarını okumuş birisi olarak aslında tarzını çok çok seviyorum.
Seçilmiş Nil ve bir çok kişi gibi. Aklıma
beyinlerin kontrol edildiğini anlatan bir çok kitaplar var. En son Haluk Özdil
hocamın kitabını okumuştum. Bana çokta olmayacak bir şey gibi gelmedi.
Bu arada zaman sıçramasına inanıyorum.
Olağandışı sayılan bir çok aslında olduğunu düşünüyorum zaten. Çokta birden 10
yılın geçmesi beni şaşırtmadı ama aslında kitapta başka bir şey çıktı. Yani ben
o bölümü okurken zaman sıçraması olduğunu düşünmüştüm.
Her şeyi unutan Nil unutmayı mı seçti
yaşadıkları ağır geldiği için yoksa gerçekten farklı şeyler mi vardı? Bunu
burada cevaplamayacağım ama mutlaka okunması gereken bir kitap.
Bence yazarımızın Derin derin , Düne ne
oldu? Dehlizin Güneşi eserleri gibi Nil ve İçimdeki Rüzgar isimli eseri de film
olmalı. Kesinlikle devamı da yazılmalı gibi hissediyorum. Çok fazla yarım
kalmışlık hissettim ben kendi adıma. Yazarımızın kalemi daim olsun inşallah.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN
0 comments:
Post a Comment