Kybele’nin Varisleri
|
Sayfa Sayısı: 108
Duygularının içinde göçebe gibi yaşayarak, karanlıktan
aydınlığa çıkmaya çalışan, umuda ve özgürlüğe susayan insanın öyküsüdür
Kybele’nin Vârisleri. Gelenekçi, tutucu, insan duygularına kapalı bir toplumun
enkazı altında kalan yaralı kadınların yaşamını gerçeklik masasına yatıran
Fatma Türkdoğan, başarılı kurgu ve sıra dışı anlatımıyla okuru üzerinde
durulması gereken düşünce mantığının içine çeker. Buna karşın bu enkazın
altında kalmayan yaşamları ironiyle gerçeğe yaklaştırır. Kırsal izlekli bir
anlatımla ayrıntıyı görünür kılar. Doğa betimlemeleri öykülerin zenginliğini
oluştururken, konuşmalarda yerel ağzın kullanılmasındaki ustalık dikkat
çekicidir. Sık sık temiz yüreklerin kapısını çalar. Kişinin gizlemek zorunda
kaldığı duygularına dokunur. Kybele’nin Vârisleri kendine direnmekten korkmayanların;
düşten öte bir vakitte okunması gereken öyküleridir.
Kitap Yorumum: Bir çok değerli öykülerin
bulunduğu harika bir eser Kybele'nin Varisleri.
Bir öykü de Mustafa kemal Atatürk
olmasaydı ne yapardık ? sorusunun cevabı çok güzel anlatılmış.
Başka bir hikayede reerkarnasyon var mı
sorusunu buluyorsunuz.
Başka bir öykü de kadın olmanın
zorluklarını, toplumun kadından istediklerini görüyoruz. Kadının şiddete nasıl
maruz kalıp sevdiğine nasıl pişman edilir? Anadolu kadını aslında ne kadar
güçlüdür sorusunun cevabını görüyoruz.
Kitabın içindeki öykülerden yola çıkarak
bir kaç toplumun dayattıkları ile kadınların yaşam biçimine değinmek isterim. Kadın
asla robot değildir. Kanlı canlı duyguları olan, sevilmek-sevmek isteyen
değerli bir varlıktır. Kadının eşinden bekledikleri ile bazı erkeklerin
verdikleri/ yaşattıkları uyuşmadığında toplumun onayladığı bu erkekler
kadınlara bazen vahşeti yaşatıyor. Tıpkı yüzüne kezzap atılan öyküdeki kadın
gibi. Tıpkı eşi başka yaban ellerde çalışma ayağına yatıp başka kadınlar ile
birlikte olurken kadından evinde duygusuz bir şekilde yıllarca beklemesini
bekleyen köhnemiş zihinler gibi. Kadınlar onurlu olması beklenir iken erkeklere
sonsuz özgürlük veren toplum hataları inatla ortaya çıkartıyor.
Aslında olması gereken karşılıklı güven,
saygı ve duygu birliğidir. O olmadığı zaman ayrılmak erdem-hak olmalıdır. Ama toplumdaki bazı kişiler dul kadına bakış açısı ile kadını zehirlenen
evliliklere mahkum ediyor.
En değerli kadın ise her ne şartlar
olursa olsun kendi ayakları üzerinde kalmayı başaran kadınlardır. Tıpkı yüzüne
kezzap atılmasına rağmen kendi ve çocuklarına harika bir yaşam kuran o bayan
gibi.
Yazarımızın kalemi daim olsun.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN
0 yorum:
Yorum Gönder