19 Temmuz 2020 Pazar

Kayıp Çocuk Gülsüm Ayışığı | BEYAZ FİL YAYINLARI




Kayıp Çocuk

|
sayfa sayısı:160
 “Karanlıkta kaldım babam, ne olur bana yardım et! Ne olur yardım et! Üşüyorum. Al beni, çöz beni, sar beni.”
Bu kaçıncı rüya beni uyaran… Halime’ye rüya peşinde koşuyorsun diye söylenirken ben de koşar oldum. Ama ya doğruyu söylüyorsa rüyalar?
 
Halime ve Hasan’ın tek oğullarıyla yaşadıkları mutlu ve sakin hayat, Yiğit’in eve dönmediği bir sabah asla eskisi gibi olmamak üzere değişir. Gün geçtikçe umudun azaldığı, gerilimin arttığı bir hikaye...

kitap yorumum: Kitabın kahramanlarının hepsine üzüldüm lakin Yiğit'in finali beni daha da çok üzdü. Kitaptan kısaca bahsetmem gerekirse Şehir'e göç edip çocuklarını okutup, vatana millete sağlıklı bir evlat olmasını isteyen güzel yürekli bir ailenin dramını anlatıyor. Aslında korkuları olmasına rağmen yine de tek çocuklarının geleceği için gelmek, fedakarlık yapmak zorunda kalıyorlar. Lakin Halime hanımın vesveseli birisi olması, rüyalarında hep korkunç şeyler görmesi onu çocuğunun üzerine daha çok titremek zorunda bırakıyor. Hasan bey ise oğlunun daha kendi ayakları üzerinde, kendi kendine yetebilen birisi olarak yetişmesini umut ediyor. Huzurlu ve birbirini çok seven bir aile olmalarına rağmen bana göre bilinçaltı korkularını temizlememeleri onları bu feci sona hazırlıyor.
Tabi ki kadere de çok inanıyorum lakin kafamızda çağırmak olayı vardır ya hani, o zaman rüyalarımıza da yansır bir şeyler, yaşamadan yaşamış gibi de davranırız ve sonunda  da olunca birilerini suçlama gereği duyarız. Tıpkı Halime'nin kaybetmemek için köyde kalıp çocuklarını okutmama pahasına kalmak istemesi gibi. Tabi ki bu gereksiz bir karardı bana göre. Çünkü kendi korkuları ile en önemsediği değerli oğlunun hayatını şekillendiremezdi. Çocuklar bir bireydir, onların hayatlarına çokta müdahil olmamız çocukların iyi bir insan lakin kendi çevrelerinden bile korkan, güvensiz, yalnız bir birey olarak yetişmelerine sebep olabiliyor. Bana göre ailede ilk gıcırtı burada başladı. Tabi ki çocuklarımızı özgürlük adı altında kötü alışkanlıklarına göz yumalım demiyorum lakin yıllar öncesinden "şehir kötü , yutar bizi " gibi kodlamalar yapmakta bana göre baştan evrene yanlış mesaj atmak. Gerçekleşince de "Ben sana dememiş miydim" gibi söylemlerde bulunmak ne derece doğru.
Diğer aile ise yanlışı baştan yapıyor. Halbuki her ne olursa olsun baştan direk polis arayıp haber verilse belki de hiç bu kadar aile perişan olup hasta olmayacaklardı. Evet kötü adamlar izin vermemişti ama anneye söylendiğinde direk polise gidilmeliydi diye düşünüyorum. Kendi çocuğunu korurken, başkasının çocuğunun akibetini saklamak ne kadar korkunç bir karar.
Aslında şehirler sanıldığı gibi kötü değildir. Sadece büyük şehirlerde her karakterden insanlar bulunur. Bazı minik otokontroller ile kişi kendini bireysel olarak da koruyabilir. En güçlü insanlarda aslında zaaflarına yenik düşmeden kararlarını verebilen insandır. Arkadaşına Yiğit bu kadar bağımlı olmasaydı belki de akibeti farklı olabilirdi. Bağımlılık bana göre zayıflık işaretidir.
Bu arada rüyalara inanıyorum ama eğer bizim bilinçaltımız dışındaki rüyalarımız aslında bize verilen gönderilen haberci rüyalardır.
Kitaba farklı bir bakış açısı ile yorumlamak istedim.
Yazarımızın okuduğum 4. kitabıydı ve güçlü bir kalem mutlaka okuyun derim.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Bir Kitap Bin Yürek Published @ 2014 by Ipietoon