Bozkırın Gelini
Yazar: Ramazan
Olgun
Yayınevi :Cumhur Kitap
KİTAP SAYISI:256
Derin düşüncelere dalmış
gitmişti yine Tufan. Acaba Gülbahar bu yıl yine Akdağ’a gelecek miydi? Aklında
cevabını bilmediği bir soru katarı uzayıp gidiyordu. Ya Gülbahar tekrar bozkıra
gelmezse, ya bir başkasıyla evlenmişse? Yüreğine kızgın demir değmiş gibi bir
acı saplandı. Kendini sonsuz amansız bir çaresizliğin kollarında çırpınırken
buldu. Kafasındaki düşünceler onu çok rahatsız ediyordu. Uzandığı yerden kalktı,
etrafına bakındı. Her yer zümrüt yeşiline bürünmüştü. Yeryüzü, bütün canlıların
bayram yaptığı bir bahar mevsimi yaşıyordu. Aşk, toprağın göğsünde bir fidanın
yeşermesiydi belki ama Gülbahar öyle değildi. Çünkü toprakta büyüyen ağaç bir
gün kuruyup çürüyecek, yok olup gidecekti. Oysa Gülbahar, Tufan’ın kalbinde her
gün biraz daha büyüyecek, Tufan ölüp toprağa girdiğinde bile Gülbahar öylece
orada yaşayacaktı. Gülbahar başkaydı, o ölümle bile yan yana düşünülemezdi.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTAP YORUMUM: Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen çok çok başarılı
buldum betimleme, dil bilgisi, tasfirleri, ele aldığı çarpıcı konuları,
hayatları.
Kitabın özetini geçmem gerekirse Yörük kızı ile evlenmek isteyen
Tufan'ın babası maalesef hayata bakışı çok sert olan kendi çocuklarının bile en
doğal hakkı olan evliliğine, kimin ile evlendiğine kadar karışan babasının
engeline takılır ve çareyi sevdiği kızı kaçırmakta bulur. İki tarafta belki de
ailelerini arkada bırakarak yeni bir yaşama başlarlar. Lakin onu affetmeyen
babası ilk erkek çocuklarını ona vermezlerse sorun çıkartacağını belirtince
çaresiz ilk göz ağrıları olan Tufan'ı babaya vermeyi kabul ederler. Dedesinin
yanında yine babası ve halalarının büyüdüğü gibi kurallar ile büyürken o da
tıpkı babası gibi bir yörük kızına gönlünü kaptırır. Bundan sonrasını anlatmak
istemiyorum çünkü bence yazara haksızlık olur. Bundan sonrasını mutlaka
okumanız lazım.
Kitaptan alınacak bir kere çok ders var. Burada kitaptan yola
çıkarak kendi yorumumu yapmak isterim. Erkek olmak ile adam olmayı karıştıran
kişileri görebiliyoruz kitapta. Kız kaçırmak, tecavüz etmek, çocuklarının
hayatlarına karışmak, onların birey olduğunu unutmak, eşlerini sürekli dövüp
ağır işlerde çalıştırmak, uluorta bir şekilde eşlerinin gözü önünde eşlerini
aldatmak ve ardından normalmiş gibi yine eşlerinden hizmet beklemek. Eşleri
diyorum bir çok eşleri olan ve bunun normal bir şey olduğunu sanan, hatta dağa
çıkmanın, adına eşkiya demenin kaç kadın harcarsa bunun erkeklik olduğunu
sananların dünyası. Yani özetle ispat çabası da diyebiliriz biz buna.
Tabi ki sinirlenerek, küfür ederek kahramanların bazılarına
okuduğum doğrudur. Yoğun empat olduğum için bunu maalesef kitapların
kahramanları ile kavga ederken kendimi bulduğum doğrudur. :)
Yörüklerin ne kadar iyi insanlar olduklarını kitaptan anlayabiliyoruz.
Aslında yaşananlar cehaletten çok merhamet eksikliğinden gibi geliyor bana.
Yörükler de okumamış kesimdi kitapta
ama merhametleri ile kızlarına muamele yapıp istedikleri ile evlendirmek
istiyorlardı. Doğal organik yaşamlarının onlara tek iyi getirisi doğal
beslenmeleri ve mis gibi havada çadır kurarak yaşamaları. Hangimiz taze süt ile
kahvaltı yapabiliyoruz ki. Çok özendim o bölümlere. Ama hastalarını
bilmedikleri için yol yordam hatta gitme imkanları olmadığı için hastaneye
götüremiyorlar. Zaten onlarda çok fazla hastalıkta olmuyor. Sadece Gülbahar ve
kardeşinin rahatsızlığı var o da aldıkları besinler ile alakalı değil. Doğanın
sefasını sonuna kadar yaşamaları onların belki de en iyi lüksü. Yörükler ile
ilgili daha ayrıntılı bir kitap bekliyorum yazarımızdan. Eminim bir çok konu
vardır diye düşünüyorum. Yazarımızın topluma ait konuları bu kadar çarpıcı
örnekler ile yazması güzel olmuş. Çünkü sorunlar yazıldıkça şifalandığını
düşünenlerdenim. acılar da yazılmalı ki şifalanabilsin, gündeme gelsin
konuşulabilsin. Neden bazı erkeklerin var olmak için böyle şeytanlık peşinde
koştukları irdelenebilsin. Çünkü bu var olma ispatlama çabası bana göre başka
bir şey değil. Asıl güç adam olabilmeyi başarabilmektir, erkek olmak meziyet
değil onu zaten Yaradan veriyor. Bayanlara nasıl davranmaları gerektiği
anlatılan eğitimler okullarda verilmeli bence. Ya da böyle insanların evlenmesi
yasaklanmalı, ağır cezalar yaptırımlar uygulanmalı. Çocuklarımız bizim
esirlerimiz değildir. Onlar bir bireydir. Onların kendi istediği gibi bir yaşam
sürmek istemeleri bize saygısızlık değildir.
Dedim ya kitap dolu dolu bir roman.
Mutlaka yazarımızın iki eserini de okuyun derim.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN
0 yorum:
Yorum Gönder