21 Haziran 2015 Pazar

UÇAK BABAMA SELAM SÖYLE!!!

UÇAK BABAMA SELAM SÖYLE!!!
Kız çocukları en çok babasını sever. Anneye benzer ama her ne hikmetse babayı severler. İsterler ki babaları da onlarla vakit geçirsin onları sevsin. Ama eskiden maalesef çocuk sevilmez ya da sevgi gösterilmez şımarır inanışı babamı benden uzak tuttu. Küçükken hep kızardım beni sevmediği için. Sonra büyüyünce anladım ki babam aslında hepimizi çok seviyor ama “Seni Seviyorum” ya da güzel cümleler kurmayı beceremiyor. Babam Mustafa Kemal ATATÜRK öldüğünde 9 yaşındaymış. Köyde büyüyen ve eğitim görememiş babasını erken yaşta kaybetmiş bir babamdan çok fazla beklenti içine girdiğimi fark ettim. Tam baba, kız olacaktık babamın tek gözü tamamen, ve diğer gözüde çok az görmeye başlayınca, kulakları da tamamen gidince babamla iletişimim tamamen koptu. Neden bilmem babam bir türlü kulaklık kullandırmayı başaramadık. Artık vazgeçmiştim babamla yakın olmaktan, gerçekten pes etmiştim.
Babamın yaşlı olması bile bana onun bir gün kaybedeceğimi çağrıştırmadı. O çok güçlü bir insandı.Herhalde yaşamayı seven çok az insan vardır babam kadar. Gizli bir hayranlık duyuyordum babama karşı.  Ben avni (kanser) olmuştum oysa babam o yaşına rağmen tansiyon hariç sağlık problemi yoktu. Gözleri görmüyor gibi değildi biz dahil çoğu zaman kimse görmediğine inanamıyordu. Babam her zaman kendi ekmeğini kendi almıştır. Eğer biz bir gün alırsak asla yemezdi. Mutlaka o ekmeğe bir kusur bulurdu.Onun aldığı fırın her gün değişirdi takip etmekten vazgeçtik. Sonra anladım ki babam gezmek için bunu yapıyordu. Bir gün babamı trafik kazasında kaybedeceğim diye inanılmaz korktum. Ya da yanlış insanlar tarafından zarar görecek, kaybolacak ve bir daha bulamayacağız korkusu hep içimde hakimdi. Neden bilmem annemle bile dışarı çıkmak onu sıkıyordu. Biz çıkmasına müsaade etmeyeceğimz için hep habersiz kaçardı. Eğer haberimiz olursa annem mutlaka gizlice takibe alırdı başına bir şey gelmemesi için.
Çok radikal tavırları bizi ondan ister istemez uzaklaştırıyordu. Bir türlü yeni kıyafet giydirmeyi başaramadık. Öldüğünde o kadar çok hiç giyilmemiş kıyafeti dağıtıldı ki ona yine istemeden kırıldım. Hep babamdan önce öleceğimi düşündüm. Dua ederken de hep annemin ve babamın acısını bana gösterme Allahım diye dua ederdim. Çok güçlü zannettiğim idolüm babam bir gün aniden bilinci kapandı ve bir daha o maviş gözleri hiç açılmadı. Meğer ne çok seviyormuşum onun deniz mavisi gözlerini.
5 gün süren yoğun bakım günleri korkunçtu. Babamı her gördüğümüzde ondan umudumuzu kesmemiz gerektiğini düşünüyordum. Çünkü doktorlarda tam beyin felci hastalarının şimdiye kadar dönmediğini söylüyorlardı. Tek savunduğum babam güçlüydü, günlerin geçmesi bana onun mücadele ettiğini düşündürdü. En kritik denilen ilk günü atlattık. Sonra 96 saat geçti.Sonra 3 gün geçti. Sürekli dua ediyorduk akşamları 3 kardeş. Doktorlar akrabalarınıza haber verin demelerine rağmen birkaç kişi hariç kimseye haber vermedik. Çünkü babam güçlüydü ondan önce ben ölecektim. Babamı kaybetme fikrinin içime çöreklenmesine izin vermedim. Onu niye bu kadar çok sevdiğimi düşündüm. Neden bulamadım, bulmaktan vazgeçtim ötesi yok o benim babamdı. Sonra bir şeyin daha farkına vardım bir gün evlensem bile benim hayatımdaki en değerli erkek oydu, hepte öyle kalacak.
Kasım ayını eskidende sevmezdim, artık hiç sevmiyorum. Çünkü 29 kasım babamı aldı benden. Hep ölümü hatırlatmıştır sonbahar bana, şimdi anlıyorum niye bu kadar tepkili olduğumu sonbahara karşı.
Babamla son vedalaşmamız; sanırım biraz heyecanlıyım. En son ekran dışında ben göreceğim ellerini tutabileceğim. Belki de ilk defa ona bu kadar yakın olabileceğim. İçeri girdim idolüm babam bir sürü alet takılmış halde zor nefes alıp vererek yatıyor. Ellerini tutum sıcacıktı. Sürekli konuşuyorum, o kadar çok şey anlattım kı babama o gün, beni duyduğunu anlamak için sürekli elimi sıkmasını istiyorum. Hayatımın en uzun on dakikasıydı. Canım babam sürekli dudaklarını açmaya çalışarak konuşmaya çalıştı. Halbuki doktorlar duymaz bilinci kapalı demişlerdi. Kaşlarını indirip kaldırdı. Oysa babamın kulakları sağırdı. Biz bağırarak zor iletişim kurmaya çalışıyorduk. Ancak hangi yemeği istediğini zor sorup anlayabiliyrduk. O gün çok şaşkınım babam benim fısıldamalarımı yoğun bakım odasında duymuştu. O kadar çok hasta vardı ki kimseyi rahatsız etmeye hakkım olmadığın düşündüm. Canım babam ilk yoğun bakım gününde kalp krizi geçiren bir amcanın ölümüne şahit olmuştu. Benim babam radikal bir adamdı. Hep boğazına hortum salınmasından, burnuna bir takım aletlerin sokulmasından ve ölümden çok korkardı.
Artık vedalaşma zamanı hiç ayrılmak istemiyorum ondan ama ne kadar şanslıyım ki ablalarım ve anneme verilen 5 dakika bana on dakika olarak döndü. Babama yarın tekrardan geleceğimi söyledim. Sakın bizi bırakma seni çok seviyoruz, sakın korkma hep yanındayız dedim. Oysa babam beni bırakmak istemiyordu bunu kaşlarını inatla indirip kaldırarak belli etti. Ona son defa el salladım. Keşke elimde olsaydı da onun başında saatlerce kalabilseydim. Ama her hastanenin kuralları farklıymış. Hastaların enfeksiyon kapmaması için süreler inanılmaz kısıtlı.
Son gece korkunçtu. Evet babamla konuşmuştum bizi bırakma demiştim ama bizi o gece bırakacağını biliyordum. Telefon sesinden nefret ettim. Gece saat 3.35 ve telefon sesi; hastanız ağırlaştı lütfen gelin deniyor. Öldüğünü söyleyemediklerini düşündüm. Yarım saat araba maratonu yaşadık ve nihayet hastanedeyiz. Dua ediyorum yoğun bakımın odasında ne olur yaşadığını söylesinler diye. Ama beklenen mucize olmadı. 40 dakika edilen müdahaleden sonra babam bizi bırakmıştı. İdolüm babam yoktu artık. Babama elimi bıraktığı için çok kızdım o an. Ertesi gün uyanmasını beklerken babam tamamen uyumuştu. Nasıl bir hastane ise biz gidene kadar aletler çekilmiş ve morga atılmış canım babam hem de soğumadan. İnsan hayatının çok ucuz olduğunu düşündüm. Bana göre biz gidene kadar aletler takılı kalmalıydı ve biz istersek morga atılmalıydı. O kadar kolay başınız sağolsun deniyor ki şoktan şoka giriyor insan. O an görevli bize babamın ölümünü anlatan kişi korkunç göründü. Biliyorum hata ama o da aynı acıyı yaşasın istedim. Bencilce olduğunu kabul ediyorum.
En çok babamın mutlumu, mutsuz mu gittiğini merak ettim. Yüzünü bu yüzden görmek istedim. Babam yerde yatıyordu. Yüzüne doğru yürüdüm, yürüdük. Babamın son görüntüsünü gördüğüme inanılmaz pişmanım. Ağzı açık kalmıştı ve babam somurtuyordu. Çok acı çektiğini hissettim anladım ki o da ölmek istememiş.
3 gün sonra bizi mezara götürdüler. Artık hiçbir konuda kararlarımızı veremediğimiz fark ettim. Akrabalar tarafından yönetiliyoruz. Bir toprak parçasının üstünde babamın adı yazıyor inanamadım babamın orada olduğuna hala da inanamıyorum. Babam varken meğerse hepimiz çok mutluymuşuz. Mutfağımızı, odalarımızı değiştiren kendi kafalarına göre odama dolan kişiler yoktu hayatımızda. Babam adına suskunluğum, sevmediğim insanları bile kabul ettim. En çok canımı sıkan insanların başınız sağ olsun demeleri. Bu ne demekti. O ölmüş yeter ki siz sağ olun mu demekti. Kelimeler anlamını yitirdi ve o ilk hafta çoğu insanın ölmeyecekmiş gibi yaşadığını hissettim. Babam ölürken yanında hiçbir şeyini götürmemişti. Oysa bazı insanlar hala dünya malından bahsedebiliyorlardı. Eskiden ayrı bir oda isterdim ve sonra zevkime göre döşemek. Bunu yapmıştım ama deselerdi ki babanla odan arasında tercih yap ben direk babamı seçerdim. Ama hala bazı insanlar cenaze de, mevlit de eşya ve paradan bahsedebiliyorlardı. Bazı insanları yargıladım kafamda, ölçtüm, biçtim, Mantığıma sığdıramadım. Sonra çözmekten vazgeçtim..
Babam hayatımın en kötü sürprizini yaptı bize. Ama ilk defa baba, kız gibi olduğumuz fark ettim. Eğer dua okursam o gece benim rüyama geliyor. Hatta beni sor gün duyduğundan tamamen eminim, çünkü rüyamda babam sorduğumda duydum anlamında kafasını salladı ve gülümsüyordu. Onunla ilk defa belki de iletişim yolu buldum gibi hissetmem bilmiyorm ne derce doğru ama tek istediğim onun orada acı çekmemesi.
Babalar kızlarının hayatlarında hep önemlidirler. Bence babam içinde bizler çok değerliydik. Babalar ölse bile tehlikeyi sezdiklerini ve çocukların uyardıklarını düşünüyorum. Babam ablalarımın, annemin ve benim rüyama gelerek bizlere mesaj vermeye ve neden sakınmamız gerektiğini anlatıp gidiyor.. Babam hala bizi koruyor…
Lütfen anne ve babanıza “seni seviyorum” cümlesini çok kullanın. Duymasalar da kullanın. Baba ve annenin hakları asla ödenmiyor.
Mekanın cennet olsun, Peygamber efendimize komşu ol babam seni çok seviyorum.
DUYGU KAHRAMAN

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Bir Kitap Bin Yürek Published @ 2014 by Ipietoon